Saturday, December 23, 2017

Sosyal Politika Çalıştayı

Bilgi Evine Katılımın Öğrencilerin Gelişimine Etkisi: Bir Pilot Çalışma

Asil Ali Özdoğru, Hatice Semiz ve Ömer Açıkgöz

Okul dışı zaman etkinlikleri eğitim programları içerisinde yer alan öğrencilerin öğrenim ve gelişimleri açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. Çağdaş eğitim programları okuldaki dersler ile sınırlı kalmayıp okul dışı zamanlarda gerçekleştirilen aktivite ve etkinliklerle öğrencilerin gelişimini destekleyebilmektedir. Bireysel farklılıkların yoğun bir şekilde yer bulduğu kalabalık sınıf ortamlarında öğrenci merkezli bir eğitim anlayışının hayata geçirilmesi çok mümkün olamamaktadır (Pehlivan, 1993). Okul dışı zamanlarda farklı kurumlar tarafından sunulan etkinlik ve programlar öğrencilerin daha bireyselleştirilmiş ve yapılandırılmış bir eğitim alabilmesine olanak sağlayabilmektedir. Bu tür sosyal programlar özellikle dezavantajlı gruplardan gelen öğrenciler için koruyucu ve geliştirici olabilmektedir. Örneğin, yapılan araştırmalarda düşük sosyoekonomik düzeyin okul sorunları, duygusal güçlükler, yıkıcı davranış bozuklukları ve uyum bozukluğu ile ilgili olduğu görülmüştür (Selimhocaoğlu, 2009). Bu koşullar altındaki öğrencilerin gelişimlerinin desteklenebilmesi için okul dışı zamanlarının iyi bir şekilde kullanılması ve programlanması gerekmektedir. Son 10 yılda Türkiye’de yerel yönetimlerce sosyal belediyecilik anlayışıyla kurulan Bilgi Evleri öğrencilerin okul dışı zaman kullanımları ve gelişimleri açısından işlevsel bir role sahiptir. Çoğunluğu İstanbul’da yer alan Bilgi Evlerinin, toplamda 23 farklı şehirde, 54 farklı kurum bünyesinde ve 249 oluşum şeklinde ortaya çıktığı görülmüştür (Karadeniz, 2017). Bununla birlikte alanyazında Bilgi Evleri ve bunların gelişimsel etkileri üzerinde yeterli sayıda ve kalitede çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada İstanbul’da sosyoekonomik düzeyi düşük bir bölgede hizmet veren bir Bilgi Evinin öğrencilerin gelişimleri üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemi kullanılan bu çalışmada İstanbul’un Anadolu Yakasındaki bir Bilgi Evine devam eden öğrenci ve öğretmenlerle odak grup ve bireysel görüşme gerçekleştirilmiştir. Bilgi Evinin gerçekleştirdiği yaz okulu programında yapılan bu çalışmaya 14 kız ve 12 erkek toplam 26 öğrenci katılmıştır. Öğrenciler bölgedeki farklı ilkokulların 2, 3 ve 4. sınıflarını bitirmiştir. İki araştırmacı tarafından öğrencilere önceden hazırlanmış görüşme soruları grup ortamında sorulmuş ve cevaplar ses kayıt cihazı ile kaydedilmiştir. Ayrıca Bilgi Evinde görev alan bir kadın öğretmen ile de yarı yapılandırılmış yüz yüze görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler sonucu elde edilen veriler kayıt cihazı ve notlardan bilgisayar ortamında yazılı metne dönüştürülerek veri kodlaması ve çözümlemesi için hazır hale getirilmiştir. Öğrenci ve öğretmenlerden elde edilen verilere bakıldığında Bilgi Evinin çocukların gelişimleri üzerindeki etkisi farklı açılardan ortaya çıkmaktadır. Çocuklar zamanlarının büyük bir kısmını, özellikle okul sonrası zamanlarını, hafta sonlarını, kış ve yaz tatillerinin belirli günlerini Bilgi Evinde geçirdiklerini ve burada olmaktan genellikle memnuniyet duyduklarını belirtmektedirler. Çocuklara göre Bilgi Evini okuldan ayıran en büyük özellik zamanlarını burada eğlenceli ve öğretici bir şekilde geçirmeleridir. Öğretmenlerin çocuklarla oyunlar oynaması, dersleri eğlendirerek anlatması, sınavlarına hazırlıkta yardım etmesi ve Bilgi Evi içerisinde geleneksel oyunlar ile kültürel eğitimlere yer verilmesi çocukların Bilgi Evine olan ilgisini arttırmaktadır. Öğretmen görüşmesinden elde edilen veriler de Bilgi Evinin çocukların okula devamlılığını arttırdığını, okul dışı zamanlarını daha geliştirici hale getirdiğini, akademik başarı ve motivasyonlarını desteklediğini göstermektedir. Bulgular Bilgi Evinin öğrencilerin hayatında önemli bir yer teşkil ettiğini ve gelişimlerini desteklediğini göstermektedir. Öğrencilerin ilgi ve memnuniyetinin yanı sıra öğretmenin olumlu düşünce ve beklentileri görüşmelerde ortaya çıkan temalar arasında yer almaktadır. Sınırlı bir grupla derinlemesine yapılan bu çalışmanın bulguları, Bilgi Evinin katılan öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koyarken daha geniş katılımlı ve nicel çalışmaların bu programların bireysel ve sosyal etkilerini test etmeleri faydalı olacaktır.

Atıf: Özdoğru, A. A., Semiz, H. ve Açıkgöz, Ö. (2017, Aralık). Bilgi evine katılımın öğrencilerin gelişimine etkisi: Bir pilot çalışma. Sosyal Politikalar: Kurumlar ve Bireyler Çalıştayı'nda sunulmuş bildiri, İstanbul, Türkiye.

Wednesday, November 01, 2017

ECCE Programs

Program Development, Assessment, and Evaluation in Early Childhood Care and Education

Asil Ali Özdoğru

Early childhood years are a fundamental period of development in human lifespan. Infant and toddler care programs, early childhood education services, after-school care programs, and parenting programs are foundational in the physical, cognitive, and socioemotional development of children. Development of quality early childhood programs can be realized through consideration of various elements of quality. Early childhood care and education (ECCE) program designers should aim to develop safe, healthy, responsive, engaging, and developmentally appropriate programs. Program curriculum, which takes place at the heart of program development, should also be responsive to children's needs and interests to construct meaningful, age-appropriate, and play-based learning experiences. Ongoing assessment and evaluation are integral part of quality ECCE program development. Early childhood assessment consists of child-level and program-level assessments. Assessment of children's developmental outcomes and program environmental characteristics play key roles in the development and evaluation of ECCE programs. Even though there are many available tools of assessment, common features of quality assessments include reliability, validity, purposefulness, and universality. Evaluation of early childhood programs makes use of different methodologies designed to study program process, outcome, impact, and cost-benefit. Development of quality early childhood care and education programs need systematic planning, implementation, and monitoring through the use of quality assessment and evaluation methodologies. This chapter provides a synthesis of the current state of knowledge in program development, assessment, and evaluation in early care and education based on high quality research studies coming from a variety of fields.

Citation: Özdoğru, A. A. (2018). Program development, assessment, and evaluation in early childhood care and education. In V. C. X. Wang (Ed.), Handbook of research on program development and assessment methodologies in K-20 education (pp. 109-127). Hershey, PA: IGI Global. http://dx.doi.org/10.4018/978-1-5225-3132-6.ch006

Sunday, October 08, 2017

ICCESEN 2017

Neuromyths: A Challenge for Learning and Teaching Neurosciences

Asil Ali Özdoğru and Nursena Balatekin

Neuromyths are misconceptions generated by misunderstanding or misquoting of facts established by neuroscience about various topics such as critical periods, bilingualism, and hemispherization. Many teachers and students believe in these neuromyths, which present a great challenge for the meaningful learning and use of neuroscientific knowledge. The availability and dissemination of questionable content through various traditional and social media outlets fuels the spread of neuromythical ideas. This paper outlines the common neuromyths and proposes ways to deal with them for learners and teachers. In order to battle and supress neuromyths, neuroscientists and educators should increase collaboration and teachers should adopt more effective teaching strategies to deal with misconceptions.

Citation: Özdoğru, A. A., & Balatekin, N. (2017, October). Neuromyths: A challenge for learning and teaching neurosciences. Paper presented at the 4th International Conference on Computational and Experimental Science and Engineering, Antalya, Turkey.

Friday, July 28, 2017

Excelsior Newsletter

The Amsterdam Experience

Asil Ali Özdoğru

Hello, Hallo.

I was in Amsterdam, the capital of the Netherlands, last week for the 15th European Congress of Psychology. The congress was held from July 11th to 14th at the Amsterdam RAI Conference Center. It was organized by the Netherlands Institute of Psychologists and the Belgian Federation of Psychologists. There were over two thousand participants from all parts of the world presenting and discussing on a whole variety of topics in psychology.

I also presented a poster at the conference about one of our studies on facial feedback hypothesis. The hypothesis claims that individuals’ facial expressions affect their emotional experiences. Our findings showed that sense of humor, rather than the facial expressions, had a better role explaining individuals’ humor experience. I was glad to share and discuss our results and get to learn about other studies. The conference is a great professional development experience in the depth and breadth of psychology for both students and professors.

Conferences are also good opportunities to learn about host locations and cultures. It was my first time in the Netherlands and got to experience the Dutch culture. As a person who lived many years in Albany, New York, I was pleased to witness the Dutch heritage of my past hometown. The buildings, food, and even people looked very familiar in Amsterdam.

I advise and encourage all of my students and colleagues to attend this conference and other professional meetings. The next European Congress of Psychology will be held in Moscow in 2019. Hope to see you at one of those places in the future.

Citation: Özdoğru, A. A. (2017, July). Faculty spotlight: The Amsterdam experience. PsychOut: Excelsior College Psychology Program Newsletter, 2017(4), 1-2.

Friday, July 14, 2017

ECP 2017

The Role of Sense of Humor in the Facial Feedback Effect

Asil Ali Özdoğru

The facial feedback hypothesis claims that individuals’ facial expressions can influence their emotional expressions. In their highly cited study testing this hypothesis, Strack and colleagues (1988) found that when participants evaluated the funniness of humorous cartoons holding a pen in their teeth, which stimulated a smile, gave higher ratings than participants holding a pen in their mouth inducing a pout. A recent multilab replication study by Wagenmakers and colleagues (2016) that involved 17 labs from 8 countries using the same protocol had failed to reproduce the facial feedback effect. As one of the participating labs, we wanted to test the role of sense of humor in this model, which is individuals’ tendency to appreciate, generate, and make use of humorous material. A total of 157 Turkish university students were asked to rate four of the original cartoons either in the smile or pout condition as in the multilab protocol and to complete a self-report measure of sense of humor at the end of the experimental procedures different than other labs. This study will present findings on the role of sense of humor in explaining individuals’ affective responses to humorous material under different facial feedback conditions and its implications for the study of individual differences in experimental investigations of emotional experience.

Citation: Özdoğru, A. A. (2017, July). The role of sense of humor in the facial feedback effect. Poster presented at the 15th European Congress of Psychology, Amsterdam, The Netherlands.

Friday, June 30, 2017

Bilgilendirme

Gönderen: ÖzArGe Özdoğru R&D
Tarih: 30 Haziran 2017 12.26
Konu: Öğrenme ve Mizah Araştırması
Alıcı: Katılımcılar

Merhaba,

Geçmişte katıldığınız “Öğrenme ve Mizah Araştırması” sonuçlarına dair sizi bilgilendirmek isterim.

Bu çalışmada öğrenme stilleri ve mizah duygusunu incelemek için David Kolb’un geliştirdiği Öğrenme Stili Envanteri ile Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeğini kullanmıştık. Katılımcılar arasında en çok sayıda Kolb’un “Özümseyen” öğrenme stili, en az ise “Yerleştiren” öğrenme stili sahibi birey bulunduğunu tespit ettik. “Yerleştiren” öğrenme stili sahibi bireylerin de ortalamada diğerlerinden daha yüksek bir mizah duygusu düzeyi sahibi olduklarını gördük.

Bize sağladığınız bu bilgi ve veriler farklı çalışmalarda da kullanılmaya devam ediyor. Çalışmalarımızı takip etmek isterseniz aşağıdaki adreste bulunan ağ güncemizden ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz. Bireysel sonuçlarınızla ilgili bilgi almak isterseniz beni ofisimde ziyaret etmenizi rica edeceğim. Bu e-posta sadece tek yönlü bilgilendirme amaçlıdır ve geri dönenlere yanıt verilmeyecektir bilmenizi isterim.

Tekrar çalışmamıza katıldığınız için teşekkür eder, yaşamınızda sağlık ve huzur dolu günler dilerim.

Asil Özdoğru
http://ozdogru.blogspot.com.tr/

Bilgilendirme

Gönderen: ÖzArGe Özdoğru R&D
Tarih: 30 Haziran 2017 11.14
Konu: Mizah Değerlendirme Tutumu Araştırması
Alıcı: Katılımcılar

Merhaba,

Geçmişte katıldığınız “Mizah Değerlendirme Tutumu” araştırması sonuçlarına dair sizi bilgilendirmek isterim.

Bu çalışma, Strack, Martin ve Stepper tarafından yapılan yüz geribildirim hipotezi çalışmasının yeni bir tekrarıdır. Hipotez, insanların duygusal tepkilerinin yüz ifadeleri tarafından yönlendirildiğini öne sürmektedir. Aralarında bizim de bulunduğumuz 8 ülkeden 17 laboratuvarın ortaklaşa gerçekleştirdiği bu deneyle yüz geribildirim hipotezini destekleyen güçlü bir bulgu elde edilemedi. Çalışmanın içeriği ve bulgularla ilgili ayrıntılı bilgilendirmeyi aşağıda bulabilirsiniz.

Bize sağladığınız bu bilgi ve veriler farklı çalışmalarda da kullanılmaya devam ediyor. Çalışmalarımızı takip etmek isterseniz aşağıdaki adreste bulunan ağ güncemizden ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz. Bireysel sonuçlarınızla ilgili bilgi almak isterseniz beni ofisimde ziyaret etmenizi rica edeceğim. Bu e-posta sadece tek yönlü bilgilendirme amaçlıdır ve geri dönenlere yanıt verilmeyecektir bilmenizi isterim.

Tekrar çalışmamıza katıldığınız için teşekkür eder, yaşamınızda sağlık ve huzur dolu günler dilerim.

Asil Özdoğru
http://ozdogru.blogspot.com.tr/

Bilgilendirme

Bu çalışma Strack, Martin ve Stepper (SMS) tarafından yapılan yüz geribildirim hipotezi çalışmasının bir tekrarıdır. Hipotez, insanların duygusal tepkilerinin yüz ifadeleri tarafından yönlendirildiğini öne sürmektedir.

Nasıl test edildi?
Ağızda kalem tutulurken çeşitli görevlerin yerine getirilmesi istendi. Bütün katılımcılar aynı görevleri tamamladılar. Fakat bazılarından kalemi dişleriyle tutmaları istendi. Bu durumda yüzlerinde gülümsemeyi andıran bir ifade oluştu. Diğer yarısından kalemi dudaklarında tutmaları istendi. Bu durumda ise yüzlerinde somurtkan bir ifade oluştu. Bu şekilde katılımcıların yüzlerinde oluşan ifadeler (gülmek, somurtmak) farkında olmadıkları bir duygu durumuyla (mutluluk, memnuniyetsizlik) ilişki içine girdi.

Hipotez nedir?
SMS farklı yüz ifadeleri farklı yargılara sebep olduğunu tespit etti. Özel olarak, katılımcılardan karikatürlerin mizah duygusunu derecelendirmesini istediler. Yüz geribildirim hipoteziyle tutarlı olarak en komik olarak derecelendirilen karikatür kalemi dişle tutma pozisyonunda ve en düşük olarak derecelendirilen karikatür kalemi dudakla tutma pozisyonunda olduğu tespit edildi. Bu çalışmada bizlerde aynı etkiyi tekrar tespit etmeyi amaçlıyoruz.

Niye SMS’in çalışmasını tekrarlamak önemli?
SMS’in çalışması 1055 defa referans olarak gösterildi (Google Scholar, 3 Aralık 2014) ve psikoloji giriş derslerinde ise en çok tartışılan konulardan. Fakat bu çalışma birçok kez başka çalışmalarla desteklenmiş olsa da hiç tekrar edilmedi (aynı desen ve bağımlı değişken kullanılarak).

Orjinal Makale
Strack, F., Martin, L. L., & Stepper, S. (1988). Inhibiting and facilitating conditions of the human smile: a nonobtrusive test of the facial feedback hypothesis. Journal of Personality and Social Psychology, 54(5), 768-777.

Sonuç Raporu
Wagenmakers, E.-J., Beek, T., Dijkhoff, L., Gronau, Q. F., Acosta, A., Adams, R. B., Jr., . . . Zwaan, R. A. (2016). Registered Replication Report: Strack, Martin, & Stepper (1988). Perspectives on Psychological Science, 11, 917–928. http://dx.doi.org/10.1177/1745691616674458

İŞBİRLİĞİNİZ İÇİN TEKRAR TEŞEKKÜRLER!

Friday, May 12, 2017

Pozitif Psikoloji Kongresi

Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği: Bir Güncelleme

Asil Ali Özdoğru

Mizah, çağlar boyunca felsefe, edebiyat, eğitim ve psikoloji gibi birçok farklı alanda incelenip tartışılmış bir kavramdır. Psikolojik açıdan mizah, psikanalitik kuramdan pozitif psikolojiye kadar birçok bakış açısı ve alt alanda incelenmiştir. Bir kişilik özelliği olarak görülen mizah duygusu, bireylerin mizah algılarını, üretimlerini ve kullanımlarını kapsayan bir kavramdır. Mizah duygusu ile ilgili alanyazında farklı kavramsallaştırma ve ölçüm araçları mevcuttur. Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği (ÇBMDÖ), Thorson ve Powell (1993) tarafından geliştirilen 24 maddelik beşli Likert tipi bir özbildirim ölçeğidir. Aslan ve arkadaşları (1999) tarafından Türkçe’ye uyarlanan ölçeğin, genel bir mizah duygusu puanının yanı sıra, mizah üretme, mizah kullanarak başa çıkma, mizah üreten kişilere karşı tutum ve mizahı değerlendirme adında dört alt boyutu vardır. Ölçeğin uyarlandığı zamandan bu yana araştırmalarda kullanımına pek rastlanılmamıştır. Bu çalışmada, ÇBMDÖ maddeleri ve faktör yapısı yeni bir örneklem üzerinde güncellenmiştir. Ölçeğin iki maddesinin yenilenerek 479 üniversite öğrencisine uygulanmasıyla elde edilen veri temel bileşenler analiziyle incelenmiştir. Sonuçlar dört faktörlü yapıyı desteklemekte ve ÇBMDÖ’yü yetişkinlerin mizah duygusunu ölçmede kullanılabilecek bir ölçek olarak araştırmacı ve uygulamacıların dikkatine sunmaktadır.

Atıf: Özdoğru, A. A. (2017, Mayıs). Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği: Bir güncelleme. 2. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi'nde sunulmuş bildiri, İstanbul, Türkiye.

Sunday, May 07, 2017

APD BeMaS-T

BeMaS Haset ve Gıpta Ölçeğinin Türkçe Uyarlaması: Dilsel Eşdeğerlik, Güvenilirlik ve Geçerlilik Çalışması

Yasemin Çırpan ve Asil Ali Özdoğru

Psikoloji literatüründe haset ilk olarak psikanalitik yaklaşım tarafından çalışılmaya başlanmakla beraber, bu çalışmalar kavramsallaştırma ve tanımlama ile sınırlı kalmış ve ölçüm çalışmaları ancak son yıllarda gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Literatür taramalarında bulunan diğer dillerde geliştirilmiş ölçekler incelendiğinde, yaygın olarak kullanılan ölçeklerin haseti sadece kötücül boyutuyla ele aldığı ve Türkçede gıpta olarak nitelendirilen, hasetin güdüleyici, olumlu boyutunu ölçmediği görülmüştür. İngilizce olarak 2015 yılında geliştirilen BeMaS (Benign and Malicious Envy Scale) Haset ve Gıpta Ölçeği bu anlamda hasetin hem olumlu, hem de olumsuz boyutunu ölçen ilk ölçektir. Bu çalışmada, belirtilen haset ölçeğinin Türkçe uyarlama, güvenilirlik ve geçerlilik çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Dilsel eşdeğerlik çalışmasında 44 İngilizce okutmanına, üç hafta ara ile Türkçe ve İngilizce formlar uygulanmıştır. Güvenilirlik ve geçerlilik analizleri için uygulanan anketlere katılan 422 kişi 18-65 yaşları arasında, katılımcıların %64’ü kadın ve yaş ortalaması 32.92’dir. Analizlerde kullanılan t testi ve Pearson korelasyon sonuçları dilsel eşdeğerliğin sağlandığını göstermektedir. Kullanılan test-tekrar test, Cronbach alfa iç tutarlılık ve madde analizleri de ölçeğin güvenilirliğinin yüksek olduğunu göstermektedir. Geçerlilik analizleri için uygulanan açımlayıcı ve çoklu özellik çoklu yöntem bulguları ölçeğin iki faktörlü bir yapıda ve kabul edilebilir düzeyde uyum indekslerini sağladığını göstermektedir. Ölçeğin yakınsama geçerliliği için haset ve gıpta ile sosyal karşılaştırma yönelimi arasındaki korelasyon incelenmiş ve anlamlı bir ilişki elde edilmiştir. Ölçeğin ayırt edici geçerliliği için yapılan analizlerde haset boyutunun nevrotisizm ve benlik saygısı ile pozitif yönlü, şükür ile negatif yönlü anlamlı ilişkileri olduğu görülmüştür. Bu araştırmanın bulguları BeMaS-T Haset ve Gıpta Ölçeğinin yetişkinlerde haset ve gıpta eğilimlerini ölçebilen, dilsel açıdan eşdeğerliği olan, güvenilir ve geçerli bir ölçüm aracı olduğunu göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Haset, gıpta, ölçek uyarlama, geçerlilik, güvenilirlik

Atıf: Çırpan, Y. ve Özdoğru, A. A. (2017). BeMaS Haset ve Gıpta Ölçeğinin Türkçe uyarlaması: Dilsel eşdeğerlik, güvenilirlik ve geçerlilik çalışması. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 18, 577-585. http://dx.doi.org/10.5455/apd.256664


Turkish Adaptation of BeMaS Benign and Malicious Envy Scale: Transliteral Equivalence, Reliability and Validity Study

Yasemin Çırpan and Asil Ali Özdoğru

Even though the psychoanalytic approach was the first to study envy in psychology literature, those studies were limited to conceptualization and definition where studies of measurement have been carried out only in recent years. In the literature search, when the scales developed in different languages have been examined, it was seen that the commonly used scales evaluate envy only with its malicious dimension and do not measure motivating and positive dimension of envy, which is referred to as “gıpta” in Turkish. Benign and Malicious Envy Scale (BeMaS) that was developed in 2015 is the first scale to measure envy both with its positive and negative dimension. In this study, Turkish adaptation, reliability and validity studies of the aforementioned envy scale have been implemented. In the transliteral equivalence study, Turkish and English forms have been administered to 44 English instructors with a 3-week interval. For the reliability and validity analyses, 422 individuals between the ages of 18 and 65 participated in the surveys of whom 64% was female and mean age was 32.92. Results of t test and Pearson correlation analyses showed that transliteral equivalence was supported. Test-retest, Cronbach alpha internal consistency, and item analyses also showed that the scale had high levels of reliability. Results of the exploratory and multitrait-multimethod analyses used for the validity study indicated that the scale consisted of two factors and achieved acceptable levels of fit indices. For convergent validity, the correlation between malicious-benign envy and social comparison orientation was examined and a significant relation was observed. In the analyses used for divergent validity, malicious envy was found to be in a positive correlation with neuroticism and self-esteem and significantly negatively correlated with gratitude. Results of this study revealed that BeMaS-T Benign and Malicious Envy Scale is a transliterally equivalent, reliable, and valid tool that can measure dispositional benign and malicious envy in adults.

Keywords: Malicious envy, benign envy, scale adaptation, validity, reliability

Citation: Çırpan, Y., & Özdoğru, A. A. (2017). Turkish adaptation of BeMaS Benign and Malicious Envy Scale: Transliteral equivalence, reliability and validity study [Abstract]. Anatolian Journal of Psychiatry, 18, 577-585. http://dx.doi.org/10.5455/apd.256664

Sunday, January 01, 2017

FYI 2017

No self is of itself alone. It has a long chain of intellectual ancestors. The "I" is chained to ancestry by many factors ... This is not mere allegory, but an eternal memory.

Erwin Schrödinger (1918) "A Life of Erwin Schrödinger"


No one is born hating another person because of the colour of his skin, or his background, or his religion. People must learn to hate, and if they can learn to hate, they can be taught to love, for love comes more naturally to the human heart than its opposite.

Nelson Mandela (1995) Long Walk to Freedom


Front foot (tarsus) of a male diving beetle © 2017 Nikon
Front foot (tarsus) of a male diving beetle © 2017 Nikon