Monday, December 31, 2018

CIJE Neuromyths

Neuromyths as a Challenge and Opportunity for the Learning and Teaching of Neuroscience

Asil Ali Özdoğru and Nursena Balatekin

Neuromyths are misconceptions generated by misunderstanding or misquoting of facts established by neuroscience about various topics such as critical periods, bilingualism, and hemispherization. The availability and dissemination of questionable content through various traditional and new media outlets fuel the spread of neuromythical ideas. Many teachers and students around the world believe in these neuromyths, which present a great challenge and at the same time an opportunity for the meaningful learning and use of neuroscientific knowledge. Based on the research published in the last 15 years, this study provides a review of the common neuromyths, their predictors and consequences, and proposes ways to deal with them for research and education communities. Common neuromyths include the use of 10% of the brain, right- and left-brain learners, learning styles, dyslexia, classical music, and attention. Lack of knowledge, high level of interest, and ineffective learning and teaching strategies were found to contribute to the proliferation of neuromyths. Learners and teachers who are well equipped with foundational knowledge in basic sciences, information literacy skills, and effective teaching techniques can be better in identifying and eliminating neuromyths. In order to battle and suppress neuromyths, neuroscientists and educators should improve their collaboration, and learners and teachers should adopt more effective learning and teaching strategies.

Keywords: Neuroscience, misconceptions, neuromyths, learning, teaching

Citation: Özdoğru, A. A., & Balatekin, N. (2018). Neuromyths as a challenge and opportunity for the learning and teaching of neuroscience. Cumhuriyet International Journal of Education, 7, 483-494. https://doi.org/10.30703/cije.457302


Nörobilimin Öğrenimi ve Öğretimi İçin Bir Zorluk ve Fırsat Olarak Nöromitler

Asil Ali Özdoğru ve Nursena Balatekin

Nöromitler; kritik dönemler, çift dillilik ve yanallaşma gibi çeşitli konularda nörobilim tarafından ortaya konan olguların yanlış anlaşılması veya yanlış yorumlanmasıyla ortaya çıkan kavram yanılgılarıdır. Çeşitli geleneksel ve yeni medya organları aracılığıyla şaibeli içeriğin erişilebilirliği ve yayılması, nöromit içeren fikirlerin çoğalmasını körüklemektedir. Dünyanın farklı bölgelerinden pek çok öğretmen ve öğrencinin bu nöromitlere inanması nörobilimsel bilginin anlamlı bir şekilde öğrenilmesi ve kullanımı açısından büyük bir tehdit ve aynı zamanda bir fırsat sunmaktadır. Bu çalışmada nöromitler hakkında son 15 yılda yayınlanan araştırmalar üzerinden yaygın nöromitler, bunların yordayıcıları ve sonuçları özetlenmekte araştırma ve eğitim camiası için nöromitlerle başa çıkmanın yolları sunulmaktadır. Yaygın nöromitler, beynin %10'unun kullanımı, sağ ve sol beyinle öğrenme, öğrenme stilleri, disleksi, klasik müzik ve dikkat gibi konuları içermektedir. Bilgi eksikliği, yüksek düzeyde ilgi ile etkisiz öğrenme ve öğretme stratejileri nöromitlerin çoğalmasına neden olmaktadır. Temel bilimler ile ilgili esaslı bilgi birikimi olan, bilgi okuryazarlığı becerisi ve etkili öğretim tekniklerine sahip öğrenci ve öğretmenler nöromitlerin saptanması ve ortadan kaldırılmasında daha yeterli olabilirler. Nöromitlerle savaşmak ve onları bastırmak için nörobilimciler ve eğitimciler işbirliklerini geliştirmeli ve öğrenciler ile öğretmenler daha etkili öğrenme ve öğretme stratejileri benimsemelidir.

Anahtar Kelimeler: Nörobilim, kavram yanılgıları, nöromitler, öğrenme, öğretme

Atıf: Özdoğru, A. A. ve Balatekin, N. (2018). Nörobilimin öğrenimi ve öğretimi için bir zorluk ve fırsat olarak nöromitler [Öz]. Cumhuriyet Uluslararası Eğitim Dergisi, 7, 483-494. https://doi.org/10.30703/cije.457302

MCBÜSBD ÇBMDÖ

Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği Türkçe Formunun Güncellenmesi ve Yeniden Değerlendirilmesi

Asil Ali Özdoğru

Mizah, çağlar boyunca felsefe, edebiyat, eğitim ve psikoloji gibi birçok farklı alanda incelenip tartışılmış bir kavramdır. Psikolojik açıdan mizah, psikanalitik kuramdan pozitif psikolojiye kadar birçok bakış açısı ve alt alanda incelenmiştir. Bir kişilik özelliği olarak görülen mizah duygusu, bireylerin mizah algılarını, üretimlerini ve kullanımlarını kapsayan bir kavramdır. Mizah duygusu ile ilgili alanyazında farklı kavramsallaştırma ve ölçüm araçları mevcuttur. Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği (ÇBMDÖ), Thorson ve Powell tarafından 1993 yılında geliştirilen beşli Likert tipinde 24 maddelik bir özbildirim ölçeğidir. Aslan ve arkadaşları tarafından 1999 yılında Türkçe’ye uyarlanan ve toplam puanı kullanılması önerilen ölçeğin mizah üretme, mizah kullanarak başa çıkma, mizah üreten kişilere karşı tutum ve mizahı değerlendirme adlarında dört alt boyutu vardır. Ölçeğin uyarlandığı zamandan bu yana araştırmalarda kullanımına pek rastlanılmazken iki maddesinde ve derecelendirme etiketlerinde farklılık tespit edilmiştir. Bu çalışmada, ÇBMDÖ maddeleri ve faktör yapısı daha büyük bir örneklem kullanılarak güncellenmiştir. Ölçeğin maddelerinin yenilenerek 566 üniversite öğrencisine uygulanmasıyla elde edilen veri güvenirlik ve geçerlik açısından incelenmiştir. Bulgular güncellenen ölçeğin orjinal ve uyarlama ölçeğindeki gibi dört faktörlü bir yapıya sahip olduğunu ve ölçeğin psikometrik özelliklerinin güçlendiğini göstermektedir. Bu çalışma ÇBMDÖ’yü yetişkinlerin mizah duygusunu çok boyutlu bir şekilde ölçmede kullanılabilecek güvenilir ve geçerli bir ölçüm aracı olarak araştırmacı ve uygulamacıların dikkatine sunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Mizah duygusu, ölçek, güvenirlik, geçerlik

Atıf: Özdoğru, A. A. (2018). Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği Türkçe formunun güncellenmesi ve yeniden değerlendirilmesi. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 16(4), 393-412. doi:10.18026/cbayarsos.506003


The Updating and Reevaluation of the Turkish Form of Multidimensional Sense of Humor Scale

Asil Ali Özdoğru

Humor is a concept that has been studied and discussed throughout the ages in many different fields including philosophy, literature, education, and psychology. In psychology, humor has been examined in various perspectives and areas from psychoanalytic theory to positive psychology. Sense of humor, which is seen as a personality trait, is a concept that includes individuals' perceptions, production, and use of humor. Different conceptualizations and measurement tools for sense of humor are available in the literature. The Multidimensional Sense of Humor Scale (MSHS) is a self-report scale with 24 five-point Likert items developed by Thorson and Powell in 1993. The scale, which is adapted into Turkish by Aslan and his colleagues in 1999, has a total sense of humor score that is recommended for use as well as four subscales as humor creativity or generation, coping humor, appreciation of humorous people, and appreciation of humor. There has been little use of the scale in research since it has been adapted to Turkish and a discrepancy in two items and rating anchors was observed between the original and adapted versions. In this study, MSHS items and factor structure were updated by using a larger sample. The scale with updated items was administered to 566 university students and the data was analyzed for reliability and validity. Findings show that the updated scale has a four-factor structure as in the original and adaptation scale, and the psychometric properties of the scale are strengthened. This study presents the MSHS to the attention of researchers and practitioners as a reliable and valid measurement tool that can be used to measure adults’ sense of humor in a multidimensional perspective.

Keywords: Sense of humor, scale, reliability, validity

Citation: Özdoğru, A. A. (2018). The updating and reevaluation of the Turkish form of Multidimensional Sense of Humor Scale [Abstract]. Manisa Celal Bayar University Journal of Social Sciences, 16(4), 393-412. doi:10.18026/cbayarsos.506003

Wednesday, December 26, 2018

TPD Şiddet

Ruh Sağlığı Çalışanlarının Yaşam Boyu Şiddet Deneyimleri

Asil Ali Özdoğru ve Ömer Akgül

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olguları medyada ve araştırmalarda daha sık gündeme gelirken ruh sağlığı alanında hizmet sunan profesyoneller hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada ruh sağlığı alanlarında çalışan bireylerin yaşam boyu şiddete maruz kalma deneyimleri incelenmiştir. Anlık tekil tarama modelini kullanan bu araştırmada çevrimiçi anket uygulamasıyla 781 çalışanın bilgisine ulaşılmıştır. Ortalama yaşı 31 ve %84’ü kadın olan katılımcıların çoğunluğunun psikoloji/klinik psikoloji (%50) ile psikolojik danışmanlık (%44) alanlarından geldiği görülmüştür. Katılımcılara, araştırmacılar tarafından geliştirilen ankette yaşamlarının herhangi bir döneminde yedi farklı şiddet türünden her birine maruz kalıp kalmadıkları, maruz kaldılarsa bu şiddetin kaynağı, şiddete gösterilen tepkiler, psikolojik destek alıp almadıkları ve şiddetin sonuçları sorulmuştur. Katılımcıların sırasıyla en çok sözel şiddet, duygusal şiddet, fiziksel şiddet, ihmal, sosyal toplumsal şiddet, cinsel şiddet ve ekonomik şiddet yaşadıkları gözlenmiştir. “Arkadaş”ın en sık belirtilen şiddet kaynağı olduğu gözlenirken çoğu katılımcı yaşadığı şiddete tepki gösterdiğini fakat psikolojik destek almadığını belirtmiştir. Şiddet deneyiminin sonucunda kendini değersiz hissetmek de en sık belirtilen etki olmuştur. Çalışmanın bulguları alanyazındaki önceki çalışmalarla örtüşürken bazı konularda daha fazla araştırma yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu bulgular ışığında, çoğunlukla şiddet mağdurlarına hizmet sunan ruh sağlığı çalışanlarının maruz kaldıkları kişisel şiddet deneyimlerini göz önüne alan program, uygulama ve müdahaleler geliştirilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Ruh sağlığı, mesleki uygulama, şiddete maruz kalma, fiziksel şiddet

Atıf: Özdoğru, A. A. ve Akgül, Ö. (2018). Ruh sağlığı çalışanlarının yaşam boyu şiddet deneyimleri. Türk Psikoloji Dergisi, 33(82), 20-29. doi:10.31828/tpd.13004433.2018.82.02.02


Lifetime Experiences of Violence Among Mental Health Professionals

Asil Ali Özdoğru and Ömer Akgül

Cases of violence towards health professionals have been increasingly appearing in media and research; on the other hand, there is not enough information about professionals who provide mental health services in related fields. In this study, lifetime experiences of exposure to violence among mental health professionals in Turkey have been examined. This study had a general descriptive model and data was collected from 781 professionals via an online survey application. Participants of the current study had a mean age of 31. They were mostly female (84%) and from the fields of psychology/clinical psychology (50%) and psychological counseling (44%). In a questionnaire developed by researchers, participants were asked about their lifetime experiences of any of the seven different types of violence, its source, impact, and outcomes as well as reception of psychological support. Participants most frequently reported exposure to verbal violence, emotional violence, physical violence, neglect, social-societal violence, sexual violence, and economic violence, respectively. “Friend” was the most commonly cited source of violence where most participants reported showing a reaction but not receiving psychological support. The most commonly reported effect of violence was reduced feeling of self-worth. In the light of these findings; programs, applications, and interventions that take personal histories of violence into account should be developed for those individuals from mental health fields who mostly serve victims of violence.

Keywords: Mental health, professional practice, exposure to violence, physical violence

Citation: Özdoğru, A. A., & Akgül, Ö. (2018). Lifetime experiences of violence among mental health professionals [Extended Summary]. Turkish Journal of Psychology, 33(82), 20-29. doi:10.31828/tpd.13004433.2018.82.02.02

Friday, November 16, 2018

Psikoloji 2018 Bildiri

Üniversite Öğrencilerinde Büyüsel Düşünme ve Mizah Duygusu Arasındaki İlişki

Asil Ali Özdoğru, Kübra Nur Çömlekçi ve Seniha Salihoğlu

Büyüsel düşünme bir olayın sebep-sonuç ilişkisi olmaksızın bir diğer olayın sonucu olarak ortaya çıkacağı inancını içeren düşünme eğilimidir. Mizah duygusu ise bireylerin mizah algılarını, üretimlerini ve kullanımlarını kapsayan çok boyutlu bir kavram olarak değerlendirilmektedir. Mizahın üretimi ve algılanmasında kelime oyunu ve büyüsel düşünme gibi zihinsel süreçlerin bireylere haz duygusu sağladığı belirtilmiştir. Bununla birlikte alanyazında mizah duygusu ve büyüsel düşünme kavramlarını birlikte ele alan bir araştırma tespit edilememiştir. Bu çalışmada büyüsel düşünme ve mizah duygusu kavramları arasındaki ilişkinin niteliği ve düzeyi bir üniversite öğrenci grubunda incelenmiştir. Çalışmanın katılımcılarını İstanbul’daki bir vakıf üniversitesinde psikoloji derslerine devam eden 29 erkek ve 131 kadın toplam 160 lisans öğrencisi oluşturmaktadır. Katılımcı öğrencilere sosyo-demografik sorulara ek olarak İngilizce’den Türkçeye uyarlanmış özbildirim ölçekleri olan Çok Boyutlu Mizah Duygusu Ölçeği (ÇBMDÖ) ve Büyüsel Düşünme Ölçeği (BDÖ) uygulanmıştır. ÇBMDÖ beşli Likert tipi 24 maddeden oluşan genel bir mizah duygusu puanının yanı sıra mizah üretme, mizah kullanarak başa çıkma, mizah üreten kişilere karşı tutum ve mizah değerlendirme adında dört alt boyutu bulunan bir ölçektir. BDÖ ise iki seçenekli 30 maddeden oluşmakta ve toplam puanın yüksekliği büyüsel düşünce eğiliminin güçlü olduğunu göstermektedir. Katılımcılardan elde edilen veriler normallik testi, faktör analizi ve korelasyon analizlerine tabi tutulmuştur. Ölçek verilerinin normal dağılım göstermediği ve ÇBMDÖ’nün dört faktörlü orijinal yapıyı sergilediği görülmüştür. BDÖ ve ÇBMDÖ toplam puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamakla birlikte BDÖ toplam puanı ile ÇBMDÖ’nün mizah üreten kişilere karşı tutum alt ölçeği arasında negatif ve anlamlı bir korelasyon görülmüştür. Çalışmanın bulguları büyüsel düşünme düzeyinin yükseldikçe mizah üreten kişilere karşı tutumun negatif yönde değiştiğine işaret etmektedir. Bu araştırma iki önemli kavram arasındaki ilişkiye ışık tutarken farklı örneklem ve ölçeklerle yapılacak sonraki çalışmalar için de örnek teşkil etmektedir.

Atıf: Özdoğru, A. A., Çömlekçi, K. N. ve Salihoğlu, S. (2018, Kasım). Üniversite öğrencilerinde büyüsel düşünme ve mizah duygusu arasındaki ilişki. 20. Ulusal Psikoloji Kongresinde sunulmuş bildiri, Ankara, Türkiye.

Psikoloji 2018 Poster

Bilgi Evine Katılımın Öğrencilerin Gelişimine Etkisi: Bir Karma Yöntem Çalışması

Asil Ali Özdoğru, Hatice Semiz ve Ömer Açıkgöz

Öğrencilerin okul dışı zamanlarını nasıl kullandıkları öğrenimleri ve gelişimleri açısından oldukça önemlidir. Günümüzde öğrencilerin zaman kullanımlarını desteklemek amacıyla farklı pek çok kurumda yapılandırılmış etkinlik ve programlar sunulmaktadır. Türkiye’de yerel yönetimlerce sosyal belediyecilik anlayışıyla son 10 yılda kurulmuş olan Bilgi Evleri öğrencilerin zaman kullanımları ve gelişimleri açısından işlevsel bir role sahiptir. Bu çalışmada İstanbul’da sosyoekonomik düzeyi düşük bir bölgede hizmet veren bir Bilgi Evinin öğrencilerin akademik ve sosyo-duygusal gelişimlerine etkisi incelenmiştir. Karma araştırma yönteminin tamamen karma sıralı eşit statülü tasarımı kullanılan bu çalışmada Anadolu Yakasındaki bir Bilgi Evindeki öğrenci ve öğretmenlerden veri toplanmıştır. Çalışmaya Bilgi Evinin gerçekleştirdiği dönem içi programına katılan bölgedeki farklı okulların iki ila yedinci sınıflarına devam eden 33 kız ve 26 erkek öğrenci katılmıştır. Dönem başında ve sonunda öğrencilerin karne notları alınmış ve sosyal beceri ölçek uygulaması yapılmıştır. Ayrıca programa katılan üç ila beşinci sınıf öğrencisi 15 çocukla odak grup görüşmeleri gerçekleştirilmiştir. Bilgi Evinde görevli altı öğretmen ile yarı yapılandırılmış bireysel yüz yüze görüşme gerçekleştirilmiştir. Bunlara ilaveten öğrencilerin sosyal etkinlik amaçlı yazışma örnekleri temin edilmiş ve iki gözlemci programın fiziki ve eğitsel özelliklerini gözlemlemiştir. Yapılan ön inceleme ve analizlerde öğrencilerin karnelerindeki ortalama ders başarı ve davranış puanları ile sosyal beceri ölçek puanlarında iki dönem arasında anlamlı bir fark görülmezken devamsızlık puanlarında ikinci dönemde anlamlı bir artış bulunmuştur. Buna karşın öğrencilerle yapılan odak grup görüşmeleri, yazışma örnekleri, öğretmenlerle yapılan bireysel mülakatlar ve gözlem formlarından elde edilen nitel veriler Bilgi Evinde uygulanan programın öğrencilerin gelişimlerine olumlu etki ettiğine işaret etmektedir. Çalışmanın nicel verilerinden elde edilen bulgular öğrencilerin gelişiminde bir dönem boyunca kayda değer bir artış olduğunu göstermese de nitel veriler Bilgi Evinin öğrencilerin gelişiminde olumlu etki sahibi olabileceğine işaret etmektedir. Yapılacak daha kapsamlı ve uzun süreli bilimsel ve uygulamalı çalışmalarla bu programların etkililiği ve verimliliği araştırılmalı ve desteklenmelidir.

Atıf: Özdoğru, A. A., Semiz, H. ve Açıkgöz, Ö. (2018, Kasım). Bilgi Evine katılımın öğrencilerin gelişimine etkisi: Bir karma yöntem çalışması. 20. Ulusal Psikoloji Kongresinde sunulmuş poster, Ankara, Türkiye.

Thursday, November 15, 2018

Psikoloji 2018 Panel

Psikolojide Replikasyon Çalışmaları ve Türkiye’den Katkılar

Asil Ali Özdoğru

Bilimsel bilginin temel özellikleri arasında yer alan tekrarlanabilir ve genelleyici olma replikasyon çalışmalarını gerekli kılmaktadır. Replikasyon araştırmalarında daha önce yapılmış bir çalışma farklı araştırmacılar tarafından aynı yöntemle yeni deneklerle tekrar edilir. 2015 yılında önemli bir dergide yayınlanan 270 yazarlı bir replikasyon araştırması psikoloji yazınından seçilmiş 100 çalışmanın büyük bir kısmının tekrarlanamadığını ortaya koydu. Bu ve benzeri bulgular alanda kuram ve yöntem tartışmalarını gündeme getirirken yeni bilimsel çalışmaların üretilmesinde ve geniş katılımlı araştırma işbirliklerinin kurulmasında etkili oldu. Bu panelde Türkiye’den araştırmacıların katıldığı farklı replikasyon çalışmalarının tanıtılması, katılımcıların alandaki bu yeni gelişmeler hakkında bilgilendirilmesi ve geleceğe yönelik yorum ve çıkarımların değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. İlk panelde panel başkanı konunun arka planı ve önemini ortaya koyduktan sonra duygu kuramlarında önemli bir yer tutan Yüz Geribildirim Hipotezinin test edildiği replikasyon çalışmasını ve sonuçlarını paylaşacaktır. İkinci panelist sosyal psikolojideki bilişsel ön-hazırlama etkisinin deneklerin test performansını arttırması ile ilgili replikasyon çalışmasını tanıtacaktır. Üçüncü panelde romantik ilişkilerde bağlılık ve affetme duygusu üzerine yapılan bir çalışmanın bulgularının farklı ülkelerden 16 laboratuvarın katılımıyla tekrarlanmaya çalışıldığı bir replikasyon çalışmasından bahsedilecektir. Son panelde replikasyon çalışmalarına karşı tutumların son yıllardaki değişimi ve bu çalışmaların araştırmacıların kariyerlerine ve genel olarak bilime katkı potansiyeli ele alınacaktır. Son bölümde de panel katılımcılarından gelebilecek sorular ışığında alandaki yeni gelişmeler ve geleceğe yönelik araştırma ve uygulama adımları gündeme getirilecektir.

1. Panel Başlığı: Psikolojide Replikasyon Çalışmaları: Ne, Niçin ve Nasıl?
1. Panelist: Dr. Öğr. Üyesi Asil Ali Özdoğru, Üsküdar Üniversitesi

2. Panel Başlığı: Sosyal Psikolojide Ön-Hazırlama Etkisi
2. Panelist: Psikolog Nursena Balatekin, Serbest Bağımsız

3. Panel Başlığı: Bağlılık Gerçekten de Affetmeye Yol Açar Mı? Türkiye’den Katkılarla Bir Replikasyon Çalışması
3. Panelist: Arş. Gör. Bülent Aykutoğlu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi

4. Panel Başlığı: Değişen Bilim Zemininde Replikasyon Çalışmaları: Literatürdeki Tartışmalar, Kişisel Deneyimler ve Araştırmacılara Öneriler
4. Panelist: Doç. Dr. Selahattin Adil Sarıbay, Boğaziçi Üniversitesi

Atıf: Özdoğru, A. A., Balatekin, N., Aykutoğlu, B. ve Sarıbay, S. A. (2018, Kasım). Psikolojide replikasyon çalışmaları ve Türkiye’den katkılar. 20. Ulusal Psikoloji Kongresinde düzenlenmiş panel, Ankara, Türkiye.

Thursday, October 25, 2018

PDR 2018

Lise Öğrencilerinin Okul Dışı Zaman Kullanım Profilleri

Asil Ali Özdoğru

Amaç: Çocuk ve ergenlerin gelişiminde okul ve aileye ek olarak okul dışı zaman bağlamı önemli fırsatlar sunabilmektedir. Öğrencilerin okul dışı zaman kullanımının daha iyi incelenebilmesi için aktivite çeşitliliği, yoğunluğu ve portföyünün araştırılması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı lise öğrencileri arasındaki farklı zaman kullanım profillerini tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra kümeleme analizi yoluyla ortaya çıkarmaktır. Yöntem: Çalışma kapsamında İstanbul’un Avrupa yakasındaki bir Anadolu lisesinde öğrenim gören 181 öğrencinin okul dışı zaman kullanımı incelenmiştir. Lise 2. ve 3. sınıf öğrencilerinden oluşan örneklemin %48’i erkek ve yaş ortalaması 16,16’dır. Öğrencilere, sosyodemografik soruları içeren kişisel bilgi formunun yanında araştırmacı tarafından geliştirilen bir zaman kullanım anketi uygulanmıştır. Ankette öğrencilere formda verilen 9 farklı aktiviteye hafta içi ve hafta sonu ayrı ayrı toplamda ne kadar zaman ayırdıkları sorulmuştur. Bu aktiviteler şunlardır: (1) İnternet veya sosyal medya kullanmak; (2) Çevrim dışı (offline) bilgisayar veya video oyunu oynamak; (3) Ders çalışmak, test çözmek, ödev veya etüt yapmak; (4) Televizyon izlemek, radyo dinlemek; (5) Kitap, dergi, gazete vb. okumak, yazı yazmak; (6) Müzik, resim vb. sanatsal faaliyetler yapmak; (7) Spor yapmak veya fiziksel oyun oynamak; (8) Aile ve arkadaşlarla zaman geçirmek, gezmek; (9) Diğer (açık uçlu). Dokuz aktivitenin hafta içi, sonu ve toplam değerleri SPSS 24 programında tanımlayıcı ve çok değişkenli istatistik analizleriyle çözümlenmiştir. Bulgular: Ortalama zaman kullanım değerlerine göre toplam zaman içerisinde en yüksek ortalamaya sahip ilk beş aktivite sırasıyla (1) internet veya sosyal medya kullanmak, (2) aile ve arkadaşlarla zaman geçirmek, (3) ders çalışmak, (4) televizyon izlemek ile (5) kitap ve dergi okumak şeklinde gözlenmiştir. Hafta içi ve sonu değerleri de incelendiğinde hafta sonu en çok zaman ayrılan ilk beş aktivite aynı sıra içinde gözlenirken, hafta içi aktivitelerinde ders çalışmak ikinci, televizyon izlemek üçüncü sıraya yükselirken aile ve arkadaşlarla zaman geçirmek dördüncü sıraya gerilemiştir. Veriler ayrıca Ward tekniği kullanılarak hiyerarşik kümeleme analizine tabi tutulmuştur. Sonuçlar öğrencilerin hafta içinde 4 hafta sonu ve toplamda 3 grup şeklinde ayrıştıklarını göstermektedir. Tüm gruplarda İnternet veya sosyal medya kullanmak aktivitesine ayrılan zaman ortalaması diğer gruplardan daha yüksek bir “çevrim içi” grup gözlenmiştir. Bu öğrenci grubu çevrim içi aktivitelere diğer gruplardaki öğrencilere kıyasla daha fazla zaman ayırırken diğer grupların da diğer aktivitelere genelde daha yüksek ya da düşük katılım sergilediği görülmüştür. Çevrim içi aktivite haricindeki diğer aktivitelerde yüksek ortalamalar alan ikinci bir grup ile tüm aktivitelerde düşük ortalamalar alan üçüncü bir grup da ortaya çıkarılmıştır. Sonuç: Bulgular öğrencilerin okul dışı zamanlarında farklı aktivitelerin hafta içi ve hafta sonu zaman dilimlerinde ağırlık kazandığını göstermektedir. İnternet ve sosyal medya kullanımı gibi çevrim içi aktiviteler lise öğrencilerinin hem hafta içi hem de hafta sonu etkinlikleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Benzer zaman kullanım profiline sahip öğrenci grupları da yoğun çevrim içi aktivite kullanıcıları ile diğer aktiviteleri yoğun ve düşük düzeyde kullananlar olarak birbirinden ayrışmaktadır. Öğrencilerin okul dışı zamanlarındaki aktivite profilleri açısından farklı gruplarda kümelenmesi liselerde verilen kişisel, sosyal ve mesleki bilgi toplama ve sağlama ile psikolojik danışma hizmetlerinde kullanılabilecek önemli bir bilgi sunmaktadır. Bu bulgular ergenlerin gelişiminde önemli bir yer tutan okul dışı zaman bağlamlarının daha yakından ve derinlikli incelenmesinin ve değerlendirilmesinin gerekliliğine işaret etmektedir.

Atıf: Özdoğru, A. A. (2018, Ekim). Lise öğrencilerinin okul dışı zaman kullanım profilleri. 20. Uluslararası Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresinde sunulmuş bildiri, Samsun, Türkiye.


Out-of-School Time Activity Profiles of High School Students

Problem: In addition to school and family, out-of-school time context can offer important opportunities in the development of children and adolescents. In order to better examine students’ use of out-of-school time, activity diversity, intensity, and portfolios should be investigated. In the research about high school students’ time use in Turkey, frequency analyzes were commonly used whereas analyses that would bring out students with similar activity profiles were not used much. The purpose of this study is to discover different time use profiles among high school students through cluster analysis as well as descriptive statistics. Method: This study investigated out-of-school time use of 181 students studying at an Anatolian high school in the European side of İstanbul. The study sample consisted of 2nd and 3rd year high school students, of which 48% was male and had an average age of 16,16. In addition to the personal information form that contained sociodemographic questions, a time use questionnaire developed by the researcher was administered to the students. In the questionnaire, the students were asked how much time they spend on 9 different activities given in the form during the week and weekend days separately. These activities included: (1) Using the Internet or social media; (2) Playing an offline computer or video game; (3) Studying, solving a test, doing homework; (4) Watching television, listening to the radio; (5) Reading books, magazines, newspapers, etc. and writing essays; (6) Performing arts activities like music and painting; (7) Playing sports or playing physical games; (8) Spending time with family and friends; (9) Other (open-ended). Findings: The first five activities with highest average in total were, respectively, (1) using internet or social media, (2) spending time with family and friends, (3) studying, (4) watching television, (5) reading books and magazines. When the weekday and weekend values were examined, the first five activities for the weekend were also observed in the same order. In weekday data, studying rose to the second place, watching television rose to the third place, and the time spent with family and friends decreased to the fourth place. The data was also analyzed with the hierarchical cluster analysis using the Ward technique. The results showed that students were grouped into 4 groups in weekdays and 3 groups in weekend and total time. The average time spent in Internet or social media activity was higher in an "online" group more than all other groups. Results: The findings showed that different activities gain prominence in weekday and weekend time periods during out of school time. Online activities such as Internet and social media usage play an important role in both weekday and weekend activities of high school students. Student groups with similar time use profiles show differences in intensive usage of online activities and intensive and low level usage of other activities. These findings point out the need for a closer and deeper examination and evaluation of out-of-school time contexts, which play an important role in learning and development of adolescents, by parents and teachers.

Citation: Özdoğru, A. A. (2018, October). Out-of-school time activity profiles of high school students. Paper presented at the 20. International Congress on Psychological Counseling and Guidance, Samsun, Turkey.

Tuesday, October 02, 2018

AMPPS PSA

The Psychological Science Accelerator: Advancing Psychology Through a Distributed Collaborative Network

Hannah Moshontz, Lorne Campbell, Charles R. Ebersole, Hans IJzerman, Heather L. Urry, Patrick S. Forscher, Jon E. Grahe, Randy J. McCarthy, Erica D. Musser, Jan Antfolk, Christopher M. Castille, Thomas Rhys Evans, Susann Fiedler, Jessica Kay Flake, Diego A. Forero, Steve M. J. Janssen, Justin Robert Keene, John Protzko, Balazs Aczel, Sara Álvarez Solas, Daniel Ansari, Dana Awlia, Ernest Baskin, Carlota Batres, Martha Lucia Borras-Guevara, Cameron Brick, Priyanka Chandel, Armand Chatard, William J. Chopik, David Clarance, Nicholas A. Coles, Katherine S. Corker, Barnaby James Wyld Dixson, Vilius Dranseika, Yarrow Dunham, Nicholas W. Fox, Gwendolyn Gardiner, S. Mason Garrison, Tripat Gill, Amanda C. Hahn, Bastian Jaeger, Pavol Kačmár, Gwenaël Kaminski, Philipp Kanske, Zoltan Kekecs, Melissa Kline, Monica A. Koehn, Pratibha Kujur, Carmel A. Levitan, Jeremy K. Miller, Ceylan Okan, Jerome Olsen, Oscar Oviedo-Trespalacios, Asil Ali Özdoğru, Babita Pande, Arti Parganiha, Noorshama Parveen, Gerit Pfuhl, Sraddha Pradhan, Ivan Ropovik, Nicholas O. Rule, Blair Saunders, Vidar Schei, Kathleen Schmidt, Margaret Messiah Singh, Miroslav Sirota, Crystal N. Steltenpohl, Stefan Stieger, Daniel Storage, Gavin Brent Sullivan, Anna Szabelska, Christian K. Tamnes, Miguel A. Vadillo, Jaroslava V. Valentova, Wolf Vanpaemel, Marco A. C. Varella, Evie Vergauwe, Mark Verschoor, Michelangelo Vianello, Martin Voracek, Glenn P. Williams, John Paul Wilson, Janis H. Zickfeld, Jack D. Arnal, Burak Aydin, Sau-Chin Chen, Lisa M. DeBruine, Ana Maria Fernandez, Kai T. Horstmann, Peder M. Isager, Benedict Jones, Aycan Kapucu, Hause Lin, Michael C. Mensink, Gorka Navarrete, Miguel A. Silan, Christopher R. Chartier

Concerns about the veracity of psychological research have been growing. Many findings in psychological science are based on studies with insufficient statistical power and nonrepresentative samples, or may otherwise be limited to specific, ungeneralizable settings or populations. Crowdsourced research, a type of large-scale collaboration in which one or more research projects are conducted across multiple lab sites, offers a pragmatic solution to these and other current methodological challenges. The Psychological Science Accelerator (PSA) is a distributed network of laboratories designed to enable and support crowdsourced research projects. These projects can focus on novel research questions or replicate prior research in large, diverse samples. The PSA’s mission is to accelerate the accumulation of reliable and generalizable evidence in psychological science. Here, we describe the background, structure, principles, procedures, benefits, and challenges of the PSA. In contrast to other crowdsourced research networks, the PSA is ongoing (as opposed to time limited), efficient (in that structures and principles are reused for different projects), decentralized, diverse (in both subjects and researchers), and inclusive (of proposals, contributions, and other relevant input from anyone inside or outside the network). The PSA and other approaches to crowdsourced psychological science will advance understanding of mental processes and behaviors by enabling rigorous research and systematic examination of its generalizability.

Keywords: Psychological Science Accelerator, crowdsourcing, generalizability, theory development, large-scale collaboration

Citation: Moshontz, H., Campbell, L., Ebersole, C. R., IJzerman, H., Urry, H. L., Forscher, P. S., . . . Chartier, C. R. (2018). The Psychological Science Accelerator: Advancing psychology through a distributed collaborative network. Advances in Methods and Practices in Psychological Science, 1, 501-515. https://doi.org/10.1177/2515245918797607

Wednesday, September 05, 2018

AMPPS Report

Registered Replication Report on Srull and Wyer (1979)

Randy J. McCarthy, John J. Skowronski, Bruno Verschuere, Ewout H. Meijer, Ariane Jim, Katherine Hoogesteyn, Robin Orthey, Oguz A. Acar, Balazs Aczel, Bence E. Bakos, Fernando Barbosa, Ernest Baskin, Laurent Bègue, Gershon Ben-Shakhar, Angie R. Birt, Lisa Blatz, Steve D. Charman, Aline Claesen, Samuel L. Clay, Sean P. Coary, Jan Crusius, Jacqueline R. Evans, Noa Feldman, Fernando Ferreira-Santos, Matthias Gamer, Coby Gerlsma, Sara Gomes, Marta González-Iraizoz, Felix Holzmeister, Juergen Huber, Rafaele J. C. Huntjens, Andrea Isoni, Ryan K. Jessup, Michael Kirchler, Nathalie klein Selle, Lina Koppel, Marton Kovacs, Tei Laine, Frank Lentz, David D. Loschelder, Elliot A. Ludvig, Monty L. Lynn, Scott D. Martin, Neil M. McLatchie, Mario Mechtel, Galit Nahari, Asil Ali Özdoğru, Rita Pasion, Charlotte R. Pennington, Arne Roets, Nir Rozmann, Irene Scopelliti, Eli Spiegelman, Kristina Suchotzki, Angela Sutan, Peter Szecsi, Gustav Tinghög, Jean-Christian Tisserand, Ulrich S. Tran, Alain Van Hiel, Wolf Vanpaemel, Daniel Västfjäll, Thomas Verliefde, Kévin Vezirian, Martin Voracek, Lara Warmelink, Katherine Wick, Bradford J. Wiggins, Keith Wylie, Ezgi Yıldız

Srull and Wyer (1979) demonstrated that exposing participants to more hostility-related stimuli caused them subsequently to interpret ambiguous behaviors as more hostile. In their Experiment 1, participants descrambled sets of words to form sentences. In one condition, 80% of the descrambled sentences described hostile behaviors, and in another condition, 20% described hostile behaviors. Following the descrambling task, all participants read a vignette about a man named Donald who behaved in an ambiguously hostile manner and then rated him on a set of personality traits. Next, participants rated the hostility of various ambiguously hostile behaviors (all ratings on scales from 0 to 10). Participants who descrambled mostly hostile sentences rated Donald and the ambiguous behaviors as approximately 3 scale points more hostile than did those who descrambled mostly neutral sentences. This Registered Replication Report describes the results of 26 independent replications (N = 7,373 in the total sample; k = 22 labs and N = 5,610 in the primary analyses) of Srull and Wyer’s Experiment 1, each of which followed a preregistered and vetted protocol. A random-effects meta-analysis showed that the protagonist was seen as 0.08 scale points more hostile when participants were primed with 80% hostile sentences than when they were primed with 20% hostile sentences (95% confidence interval, CI = [0.004, 0.16]). The ambiguously hostile behaviors were seen as 0.08 points less hostile when participants were primed with 80% hostile sentences than when they were primed with 20% hostile sentences (95% CI = [−0.18, 0.01]). Although the confidence interval for one outcome excluded zero and the observed effect was in the predicted direction, these results suggest that the currently used methods do not produce an assimilative priming effect that is practically and routinely detectable.

Keywords: hostility, priming, impression formation, replication, Many Labs, open data, open materials, preregistered

Citation: McCarthy, R. J., Skowronski, J. J., Verschuere, B., Meijer, E. H., Jim, A., Hoogesteyn, K., . . . Yıldız, E. (2018). Registered Replication Report on Srull and Wyer (1979).  Advances in Methods and Practices in Psychological Science, 1, 321-336. https://doi.org/10.1177/2515245918777487

AMPPS Report

Registered Replication Report on Mazar, Amir, and Ariely (2008)

Bruno Verschuere, Ewout H. Meijer, Ariane Jim, Katherine Hoogesteyn, Robin Orthey, Randy J. McCarthy, John J. Skowronski, Oguz A. Acar, Balazs Aczel, Bence E. Bakos, Fernando Barbosa, Ernest Baskin, Laurent Bègue, Gershon Ben-Shakhar, Angie R. Birt, Lisa Blatz, Steve D. Charman, Aline Claesen, Samuel L. Clay, Sean P. Coary, Jan Crusius, Jacqueline R. Evans, Noa Feldman, Fernando Ferreira-Santos, Matthias Gamer, Sara Gomes, Marta González-Iraizoz, Felix Holzmeister, Juergen Huber, Andrea Isoni, Ryan K. Jessup, Michael Kirchler, Nathalie klein Selle, Lina Koppel, Marton Kovacs, Tei Laine, Frank Lentz, David D. Loschelder, Elliot A. Ludvig, Monty L. Lynn, Scott D. Martin, Neil M. McLatchie, Mario Mechtel, Galit Nahari, Asil Ali Özdoğru, Rita Pasion, Charlotte R. Pennington, Arne Roets, Nir Rozmann, Irene Scopelliti, Eli Spiegelman, Kristina Suchotzki, Angela Sutan, Peter Szecsi, Gustav Tinghög, Jean-Christian Tisserand, Ulrich S. Tran, Alain Van Hiel, Wolf Vanpaemel, Daniel Västfjäll, Thomas Verliefde, Kévin Vezirian, Martin Voracek, Lara Warmelink, Katherine Wick, Bradford J. Wiggins, Keith Wylie, Ezgi Yıldız

The self-concept maintenance theory holds that many people will cheat in order to maximize self-profit, but only to the extent that they can do so while maintaining a positive self-concept. Mazar, Amir, and Ariely (2008, Experiment 1) gave participants an opportunity and incentive to cheat on a problem-solving task. Prior to that task, participants either recalled the Ten Commandments (a moral reminder) or recalled 10 books they had read in high school (a neutral task). Results were consistent with the self-concept maintenance theory. When given the opportunity to cheat, participants given the moral-reminder priming task reported solving 1.45 fewer matrices than did those given a neutral prime (Cohen’s d = 0.48); moral reminders reduced cheating. Mazar et al.’s article is among the most cited in deception research, but their Experiment 1 has not been replicated directly. This Registered Replication Report describes the aggregated result of 25 direct replications (total N = 5,786), all of which followed the same preregistered protocol. In the primary meta-analysis (19 replications, total n = 4,674), participants who were given an opportunity to cheat reported solving 0.11 more matrices if they were given a moral reminder than if they were given a neutral reminder (95% confidence interval = [−0.09, 0.31]). This small effect was numerically in the opposite direction of the effect observed in the original study (Cohen’s d = −0.04).

Keywords: cheating, morality, honesty, replication, Many Labs, open data, open materials, preregistered

Citation: Verschuere, B., Meijer, E. H., Jim, A., Hoogesteyn, K., Orthey, R., McCarthy, R. J., . . . Yıldız, E. (2018). Registered Replication Report on Mazar, Amir, and Ariely (2008).  Advances in Methods and Practices in Psychological Science, 1, 299-317. https://doi.org/10.1177/2515245918781032

News Release: No Evidence That Moral Reminders Reduce Cheating Behavior, Replication Effort Concludes (September 4, 2018) https://www.psychologicalscience.org/news/releases/moral-reminders-replication.html

Monday, August 06, 2018

SPAD Spor Katılımı

Çocuk ve Ergenlerin Okul Dışı Zamanlarda Spor Aktivitelerine Katılımı

Asil Ali Özdoğru

Okul dışı zaman, aile ve okula ek olarak çocuk ve ergen gelişiminin temel bağlamlarından birini oluşturur. Okul dışı zamanlardaki spor aktiviteleri, çocukların fiziksel, bilişsel ve sosyoduygusal gelişimlerine olumlu katkılar sunabilmektedir. Bu çalışmada spora katılımın çocuk ve ergenlerin gelişimlerine etkileri, Türkiye’de öğrencilerin okul dışı zamanlarda spora katılım düzeyleri ve katılımı etkileyen faktörler alanyazın incelemesi yoluyla gözden geçirilmiştir. Yapılan araştırmalarda çocuk ve ergenlerin spor aktivitelerine katılımının, normal fiziksel gelişimin sağlıklı şekilde sürdürebilmesi açısından gerekli olduğu ve diğer gelişim alan ve dönemlerinin de katılımdan olumlu şekilde etkilendiği belirlenmiştir. Hem yerel hem de uluslararası çalışmalarda, Türkiye’deki öğrencilerin diğer ülkelerdeki yaşıtlarına kıyasla daha az oranda spora katıldığı saptanmıştır. Türkiye’deki öğrencilerle yapılan çalışmalarda yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzey gibi bireysel değişkenler, motivasyon ve beklentiler gibi psikolojik özellikler ile fiziki altyapı ve sosyal olanaklar gibi çevresel faktörlerin katılımı etkileyebildiği görülmüştür. Genel olarak çocuk ve ergenlerin okul dışı zamanlarda spor aktivitelerine katılmalarında, kişisel tercih, bağlılık ve kalıtsal gelişimsel kapasite gibi bireysel etkenler ile fırsat, deneyimler ve sosyal iklim gibi çevresel etkenlerin belirleyici rol oynadığı belirtilmektedir. Sonuç olarak, spor aktivitelerine katılımı ve devamlılığı sağlamak amacıyla gençlerin ihtiyaçlarına cevap verebilen programlar yaratılması, spor yapmaya yönelten motivasyonların belirlenmesi ile bilimsel ve uygulamaya dönük çalışmalar yapılması faydalı olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Çocuk ve ergen gelişimi, okul dışı zaman, spor aktivitelerine katılım

Atıf: Özdoğru, A. A. (2018). Çocuk ve ergenlerin okul dışı zamanlarda spor aktivitelerine katılımı. Spor ve Performans Araştırmaları Dergisi, 9, 86-101. https://doi.org/10.17155/omuspd.321959


Children and Adolescent’s Out-of-School Time Participation in Sports

Asil Ali Özdoğru

In addition to family and school, out-of-school time constitutes one of the fundamental contexts of child and adolescent development. Sport activities during out-of-school times can provide positive influences on children’s physical, cognitive, and socioemotional development. In this study, the effects of sport participation on child and adolescent development, levels of participation in sports by students in Turkey, and the factors that affect participation were examined through a review of the literature. Research shows that children and adolescents’ participation in sport activities is necessary for their normal healthy physical development and that other areas and periods of development are positively influenced by participation in sports. It has been noted by both national and international studies that students in Turkey participate in sports at lower levels than their peers in other countries. According to studies conducted in Turkey, individual variables such as age, gender, and socioeconomic status, psychological variables such as motivation and expectations, and environmental factors such as physical infrastructure and social facilities can affect participation. In general, individual factors such as personal choice, commitment, and innate developmental capacity as well as environmental factors such as opportunities, experiences, and social climate play a decisive role in children and adolescents’ out-of-school time participation in sports activities. In conclusion, in order to ensure participation and persistence in sport activities, it will be useful to develop programs that can meet the needs of youth, identify motivations for engagement in sport, and conduct scientific and applied studies.

Keywords: Child and adolescent development, out-of-school time, participation in sport activities

Citation: Özdoğru, A. A. (2018). Children and adolescent’s out-of-school time participation in sports [Abstract]. Journal of Sports and Performance Researches, 9, 86-101. https://doi.org/10.17155/omuspd.321959

Saturday, June 30, 2018

ICAP 2018

The Relation Between Self-Control, Social Support, and Academic Achievement Among Turkish Adolescents

Asil Ali Özdoğru and Nadire Gülçin Yıldız

Students' achievement in school is determined by a variety of individual and social factors. Self-control and social support are two important factors for the school performance of adolescents throughout the world. This study aims to explain the relationships between self-control, social support, and academic achievement among Turkish high school students. Study sample consisted of 197 second and third year high school students, of which 52% was female and had an average age of 16,21. In addition to reporting their grade point average, students completed Turkish versions of Brief Self-Control Scale (BSCS) and Multidimensional Scale of Perceived Social Support (MSPSS). Correlation analyses show that total BSCS score was significantly positively associated with GPA. While total MSPSS score was not significantly correlated with GPA, there were significant correlations between BSCS and MSPSS total scores as well as several subscale scores. Findings showed that self-control, but not social support, has a meaningful relation with academic achievement levels of Turkish adolescents. Observed relationships between self-discipline and impulsivity factors of self-control and family, friends, and significant other factors of perceived social support offer valuable points of discussion on adolescent development and education. Adolescents‘ levels of self-control and perceived social support are also known to predict behaviors related to addiction and engagement in crime. Programs that focus on preventing adolescents from such behaviors should focus on enhancing their self-control skills and social support systems.

Citation: Özdoğru, A. A., & Yıldız, N. G. (2018, June). The relation between self-control, social support, and academic achievement among Turkish adolescents. Paper presented at the 29th International Congress of Applied Psychology, Montréal, Canada.

Thursday, June 21, 2018

Kitap Tanıtımı

Gelişim Psikolojisi Bakış Açısıyla Çocuk Suçluluğu

Asil Ali Özdoğru ve Ömer Açıkgöz

Çocuk suçluluğu dünyada ve Türkiye’de giderek artan bir sorun teşkil etmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK 2017) verilerine göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı 2012 yılında 248 bin iken yüzde 36 artış göstererek 2016’da 333 bine ulaşmıştır. Çocuk suçluluğu; hukuk, sosyoloji ve psikoloji gibi alanlardan birçok uzman tarafından farklı bakış açılarıyla incelenmektedir. Atipik gelişimi de inceleyen gelişim psikolojisinde çocuk suçluluğu konusunun önemli bir yeri olsa da ülkemizde bu konuya çok fazla ilgi gösterilmemiştir. Çocukların, ailelerin ve toplumun gelişiminde önemli bir tehdit oluşturan bu konunun farklı bilim dallarındaki çalışmacılar tarafından ortak bir şekilde ele alınması büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle 2012 yılında Ege Üniversitesi tarafından yayımlanan Şeyda Aksel ve Türkan Yılmaz Irmak’ın hazırladığı “Gelişim Psikolojisi Bakış Açısıyla Çocuk Suçluluğu” kitabı alana önemli bir katkı sağlamıştır…

Atıf: Özdoğru, A. A. ve Açıkgöz, Ö. (2018). [Gelişim psikolojisi bakış açısıyla çocuk suçluluğu kitabının incelemesi, Ş. Aksel ve T. Yılmaz Irmak]. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 19, 526. http://www.anadolupsikiyatri.net/index.php?mno=293923

Thursday, May 03, 2018

Erasmus İngiltere

Üsküdarlılar İngiltere’de buluştu
03.05.2018 10:40

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji (İng.) Bölümü öğretim üyesi Dr. Asil Özdoğru İngiltere’deki Worcester Üniversitesi’ni ziyaret etti. Ortak projeler üzerinde görüş alışverişinde bulunan Özdoğru Worcester Üniversitesinde öğrenim gören Üsküdarlı öğrencilerle de bir araya geldi.

Aynı zamanda Fakülte Erasmus Koordinatörlüğü görevini de yürüten öğretim üyesi Dr. Özdoğru yıllardır öğrenci değişimi gerçekleştirilen Worcester Üniversitesi'ni ve İngiliz kültürünü yerinde gözlemlemek üzere Erasmus+ programının öğretim elemanlarına sağladığı hareketlilik desteği kapsamında Worcester'a gitti.

Bir haftalık ziyareti boyunca farklı derslere misafir konuşmacı olarak katılan Dr. Özdoğru Worcester Üniversitesi hoca ve öğrencilerine çalışmalarıyla ilgili sunum yaptı. Üsküdar Üniversitesinin de çalışmaları hakkında bilgiler aktaran Özdoğru, üniversitenin bir araştırma grup toplantısına da katılarak ortak projeler bağlamında görüşmelerde bulundu.

Worcester Üniversitesinde bu dönem Erasmus programı kapsamında öğrenim gören Üsküdar Üniversitesi Psikoloji (İng.) Bölümü öğrencileri Naz Atalay, Sümeyye Nur Külçe, Zeynep Dila Uzun ile mezun Halide Zeynep Aydın ile de bir araya gelen Dr. Özdoğru, öğrencilerin gözlem ve deneyimlerini dinledi ve kendilerine tavsiyelerde bulundu.

Psikoloji alanında Türkiye’nin en fazla Erasmus anlaşması olan Üsküdar Üniversitesi tüm öğrenci ve personeline Erasmus olanakları sunmaya devam ediyor.

İlgili öğrenci ve personelin ayrıntılı bilgi için Erasmus Koordinatörlerine ve Erasmus Ofisine başvurabilecek.

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)
Türkçe: https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/2951/uskudarlilar-ingilterede-bulustu
English: https://uskudar.edu.tr/en/icerik/2952/uskudar-universitys-visit-to-england

Saturday, April 21, 2018

ICEP 2018

Bilişsel Bilim Alanlarında Öğrenim Gören Üniversite Öğrencilerinin İnsan Beyni ve Yapay Zekâ Hakkındaki Bilgileri

Asil Ali Özdoğru, Ömer Faruk Tan ve Emirhan Abacı

AMAÇ: Bilişsel bilim zihnin yapısını, işleyişini ve işlevini anlamayı hedefleyen disiplinler arası bir alandır. Psikoloji, felsefe, antropoloji, dilbilim, nörobilim ve bilgisayar bilimleri bu alanlarda yer almaktadır. Bu alanlarda yapılan çalışmalarda beyin ve zekâ konuları farklı açılardan incelenmektedir. Bu konular arasında insan beyni ve yapay zekâ son dönemlerde geliştirilen yöntem ve teknolojilerle çok daha ileri seviyede anlaşılabilmiştir. Her ne kadar bilim dünyasında bu konularda artan bir bilgi üretimi söz konusu olsa da genel olarak toplumda eksik ve yanlış bilgiler bulunmaktadır. Örneğin nöromitler, beynin mekanizmasına ve neler yapabileceğine dair sağlam bilimsel temelleri olmayan yanlış inanışlardır. Dünyanın farklı bölgelerinde üniversite öğrencisi ve öğretmenlerle yapılan çalışmalarda nöromitlerin oldukça yaygın olduğu görülmüştür (Rato et al., 2013). Bu çalışmada üniversitede bilişsel bilimle ilgili bölümlerde öğrenim gören öğrencilerin sahip oldukları nöromitler ve yapay zekâ hakkındaki bilgileri araştırılmıştır. YÖNTEM: İstanbul’daki bir vakıf üniversitesinin Psikoloji, Felsefe, Moleküler Biyoloji ve Genetik (MBG), Bilgisayar Mühendisliği lisans ve Nörobilim yüksek lisans programlarında öğrenim gören toplam 502 öğrenciye (%74 kadın, yaş ort. 22) anket uygulaması yapılmıştır. Ankette sosyodemografik bilgi formuna ek olarak, Dekker ve arkadaşları (2012) tarafından geliştirilen ve Karakuş (2014) tarafından Türkçe’ye uyarlanan 32 maddelik nöromit ölçeği ile araştırmacılar tarafından geliştirilen 22 maddelik yapay zekâ bilgi testi kullanılmıştır. BULGULAR: Nöromit ölçeği ve yapay zekâ testlerinden alınan puanlar yüzde olarak hesaplanarak katılımcıların nöromit ve yapay zekâ bilgi seviyeleri ortaya çıkarılmıştır. Tüm katılımcıların ortalama nöromit yüzde puanı 52,1 (SS=9,90), yapay zekâ bilgi puanı ise 47,4 (SS=11,7) bulunmuştur. Bölüm ve sınıf bağımsız değişkenleri ile nöromit ve yapay zekâ bilgisi bağımlı değişkenleri arasında yapılan iki yönlü varyans analizi hem bölüm ve sınıf değişkenlerinin hem de etkileşimlerinin bağımlı değişkeni istatiksel olarak anlamlı seviyede etkilediğini göstermektedir. Ayrıca yapılan korelasyon analizi nöromit puanlarının yapay zeka bilgisi ve sınıf seviyeleri ile negatif ve anlamlı, yapay zeka bilgi puanlarının ise hem sınıf hem de not ortalaması ile pozitif ve anlamlı ilişki içinde olduğunu göstermiştir. SONUÇ: Bulgular bilişsel bilim ile ilgili bölümlerde öğrenim gören öğrencilerin insan beynine dair yanlış inançlarının ve yapay zekâ hakkındaki doğru bilgilerinin bölüm ve sınıf seviyesiyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Nöromitlerin ortalamada en az olduğu bölümler sırasıyla nörobilim, MBG, psikoloji, bilgisayar mühendisliği ve felsefedir. Yapay zekâ bilgisinin de ortalamada en yüksek olduğu bölümler sırasıyla MBG, bilgisayar mühendisliği, nörobilim, psikoloji ve felsefedir. Genel olarak da sınıf seviyesinin arttıkça nöromitlerin azaldığı ve yapay zekâ bilgisinin arttığı görülmüştür. Öğrencilerin akademik başarı durumlarının nöromit düzeyleriyle çok fazla ilişkili olmaması da yanlış inançların bilgiden ziyade başka faktörlerle ilişkili olduğu gerçeğini teyit etmektedir. Bu açıdan evrimsel psikoloji, öğrenme ve gelişimle ilgili evrilmiş ön yargıların tespiti ve iyileştirilmesinde işlevsel olabilir (Howard-Jones, 2014). Bu çalışmada elde edilen bulgular, özellikle insan beyni ve yapay zekâ konularında uzmanlaşan öğrencilerin mevcut bilgi ve inançlarının karşılaştırmalı olarak ortaya konmasına yardımcı olurken, alanda çalışan eğitmen ve araştırmacılar için yol gösterici mahiyettedir.

Atıf: Özdoğru, A. A., Tan, Ö. F. ve Abacı, E. (2018, Nisan). Bilişsel bilim alanlarında öğrenim gören üniversite öğrencilerinin insan beyni ve yapay zekâ hakkındaki bilgileri. 1. Uluslararası Evrimsel Psikoloji Kongresinde sunulmuş bildiri, İstanbul, Türkiye.

Friday, March 16, 2018

Children’s Weekend Activities

Children’s Weekend Activities in Four Countries: Context for Personal and Social Development

Asil Ali Özdoğru

Out-of-school time constitutes a major context of social and emotional development for children across cultures. In this book, which is based on the author’s dissertation study, children’s weekend activities, activity choice, and emotional outcomes were examined among fourth-grade students in Bulgaria, Taiwan, Turkey, and the United States. Results suggest that cultures differ in the available and socially acceptable types of weekend activities as demonstrated by the time spent by children in different activities and extent of parental involvement in children’s activity decisions. Weekend time provides important developmental niches within which children in different countries experience activities that contribute to their personal and social developmental outcomes.

Title: Children’s Weekend Activities in Four Countries: Context for Personal and Social Development
By (author): Asil Ali Özdoğru
ISBN-13: 978-613-8-31967-2
ISBN-10: 6138319672
EAN: 9786138319672
Book language: English
Number of pages: 116
Published on: 2018-03-05
Stock: Available
Price: 39.90 €
Category: Education system
Keywords: child development, cross-cultural psychology, weekend activities
Publishing house: LAP LAMBERT Academic Publishing
Website: https://www.lap-publishing.com/

TABLE OF CONTENTS
Preface
Chapter I: Introduction
Chapter II: Theory and Research
Chapter III: The Present Study
Chapter IV: Discussion and Conclusion
References
Appendices
About the Author

Citation: Özdoğru, A. A. (2018). Children’s weekend activities in four countries: Context for personal and social development. Berlin, Germany: LAP Lambert.

Friday, March 02, 2018

PPS Report

Registered Replication Report: Dijksterhuis and van Knippenberg (1998)

Michael O’Donnell, Leif D. Nelson, Evi Ackermann, Balazs Aczel, Athfah Akhtar, Silvio Aldrovandi, Nasseem Alshaif, Ronald Andringa, Mark Aveyard, Peter Babincak, Nursena Balatekin, Scott A. Baldwin, Gabriel Banik, Ernest Baskin, Raoul Bell, Olga Białobrzeska, Angie R. Birt, Walter R. Boot, Scott R. Braithwaite, Jessie C. Briggs, Axel Buchner, Desiree Budd, Kathryn Budzik, Lottie Bullens, Richard L. Bulley, Peter R. Cannon, Katarzyna Cantarero, Joseph Cesario, Stephanie Chambers, Christopher R. Chartier, Peggy Chekroun, Clara Chong, Axel Cleeremans, Sean P. Coary, Jacob Coulthard, Florien M. Cramwinckel, Thomas F. Denson, Marcos Díaz-Lago, Theresa E. DiDonato, Aaron Drummond, Julia Eberlen, Titus Ebersbach, John E. Edlund, Katherine M. Finnigan, Justin Fisher, Natalia Frankowska, Efraín García-Sánchez, Frank D. Golom, Andrew J. Graves, Kevin Greenberg, Mando Hanioti, Heather A. Hansen, Jenna A. Harder, Erin R. Harrell, Andree Hartanto, Michael Inzlicht, David J. Johnson, Andrew Karpinski, Victor N. Keller, Olivier Klein, Lina Koppel, Emiel Krahmer, Anthony Lantian, Michael J. Larson, Jean-Baptiste Légal, Richard E. Lucas, Dermot Lynott, Corey M. Magaldino, Karlijn Massar, Matthew T. McBee, Neil McLatchie, Nadhilla Melia, Michael C. Mensink, Laura Mieth, Samantha Moore-Berg, Geraldine Neeser, Ben R. Newell, Marret K. Noordewier, Asil Ali Özdoğru, Myrto Pantazi, Michał Parzuchowski, Kim Peters, Michael C. Philipp, Monique M. H. Pollmann, Panagiotis Rentzelas, Rosa Rodríguez-Bailón, Jan Philipp Röer, Ivan Ropovik, Nelson A. Roque, Carolina Rueda, Bastiaan T. Rutjens, Katey Sackett, Janos Salamon, Ángel Sánchez-Rodríguez, Blair Saunders, Juliette Schaafsma, Michael Schulte-Mecklenbeck, David R. Shanks, Martin F. Sherman, Kenneth M. Steele, Niklas K. Steffens, Jessie Sun, Kyle J. Susa, Barnabas Szaszi, Aba Szollosi, Ricardo M. Tamayo, Gustav Tinghög, Yuk-yue Tong, Carol Tweten, Miguel A. Vadillo, Deisy Valcarcel, Nicolas Van der Linden, Michiel van Elk, Frenk van Harreveld, Daniel Västfjäll, Simine Vazire, Philippe Verduyn, Matt N. Williams, Guillermo B. Willis, Sarah E. Wood, Chunliang Yang, Oulmann Zerhouni, Robert Zheng, Mark Zrubka

Dijksterhuis and van Knippenberg (1998) reported that participants primed with a category associated with intelligence (“professor”) subsequently performed 13% better on a trivia test than participants primed with a category associated with a lack of intelligence (“soccer hooligans”). In two unpublished replications of this study designed to verify the appropriate testing procedures, Dijksterhuis, van Knippenberg, and Holland observed a smaller difference between conditions (2%–3%) as well as a gender difference: Men showed the effect (9.3% and 7.6%), but women did not (0.3% and −0.3%). The procedure used in those replications served as the basis for this multilab Registered Replication Report. A total of 40 laboratories collected data for this project, and 23 of these laboratories met all inclusion criteria. Here we report the meta-analytic results for those 23 direct replications (total N = 4,493), which tested whether performance on a 30-item general-knowledge trivia task differed between these two priming conditions (results of supplementary analyses of the data from all 40 labs, N = 6,454, are also reported). We observed no overall difference in trivia performance between participants primed with the “professor” category and those primed with the “hooligan” category (0.14%) and no moderation by gender.

Keywords: priming, replication, intelligence

Citation: O’Donnell, M., Nelson, L. D., Ackermann, E., Aczel, B., Akhtar, A., Aldrovandi, S., . . . Zrubka, M. (2018). Registered Replication Report: Dijksterhuis and van Knippenberg (1998). Perspectives on Psychological Science, 13, 268-294. https://doi.org/10.1177/1745691618755704

Thursday, February 01, 2018

Culture, Play, and Education

Cross-Cultural Psychology of Play and Early Childhood Education

Asil Ali Özdoğru

Play is a universal form of human behavior that has been observed across all cultures and constitutes a fundamental role in children’s development. This chapter summarizes theory, research, and practice of play in early childhood education from a cross-cultural perspective. Even though there are common qualities of play, there is a great deal of variation within and across cultures. In the multicultural environment of globalizing world, early childhood professionals need to make better use of play from an intercultural perspective. Effective utilization of play in early childhood education needs a thorough understanding of scientific theories and cross-cultural research on play. Quality early childhood education programs incorporate play as a central element in the curriculum with consideration of both individual- and group-level differences. Developmentally and culturally appropriate practice in early childhood education demands the assessment and utilization of individual and cultural characteristics of children in the planning and implementation of play-based interventions.

Citation: Özdoğru, A. A. (2018). Cross-cultural psychology of play and early childhood education. In C. A. Huertas-Abril & M. E. Gómez-Parra (Eds.), Early childhood education from an intercultural and bilingual perspective (pp. 184-201). Hershey, PA: IGI Global. http://dx.doi.org/10.4018/978-1-5225-5167-6.ch012

Monday, January 01, 2018

FYI 2018

Truth is ever to be found in simplicity, and not in the multiplicity and confusion of things.

Isaac Newton (1680s) Fragments from a Treatise on Revelation


There is something at the bottom of every new human thought, every thought of genius, or even every earnest thought that springs up in any brain, which can never be communicated to others, even if one were to write volumes about it and were explaining one's idea for thirty-five years; there's something left which cannot be induced to emerge from your brain, and remains with you forever; and with it you will die, without communicating to anyone perhaps the most important of your ideas.

Fyodor Dostoevsky (1868) The Idiot


2017 Solar Eclipse
2017 Solar Eclipse © 2018 NASA